Tanzimat sonrası şiirde, Aydınlık Dönemi Fransası'ndan gelen yeni kavramlar, İslâmî lügat ve dini hayata ait çeşitli olayları çağrıştıran söyleyiş tarzı ve hayallerle ifade edilmekte; tabiat tasvirleri şaire ilahi gücün kuvvetini düşündürmekte; kısacası doğu ile batı, eski ile yeni kıvamını bulamamış, gerçek anlamda edebi esere has bir terkibe ulaşılamamış bir metinde vezin ve kafiyenin imkânlarıyla yan yana durmaktadır.
Sözü edilen hususlar, Tanzimat sonrası şiirimizin, gerçek şiire has imaj dünyasını besleyecek ciddi anlamda kültür birikiminden ziyade eklektik bir kültürün sesi durumunda olduğunu; böyle bir kültürle beslenen insanın teklif ve niyetlerini aksettirdiğini düşündürmektedir.
Türk şiir zevkinin gelişmesinde bir devamlılığın varlığı inkâr edilemez. Dönemler arasındaki farklılık zaman içinde zenginleşip gelişmenin, yeni renk ve sesler kazanmanın ifadesi olarak düşünülmelidir. Ancak, Edebiyat tarihi çalışmalarından kaynaklanan Türk şiirini dönemlere ayırma gayreti, bir tasnif ihtiyacına cevap vermektedir. Her tasnifin de beraberinde bazı kusurları getiridiği de bilinmektedir. Bunlar, başlangıcından günümüze Türk şiirinin bir bütün olduğunu, geçmiş yıllarda kaleme alınmış bir şiirin, daha sonrakilere zemin hazırladığını ifade ihtiyacıyla yazılmaktadır.
Yenileşme Dönemi Türk Şiiri ve Antolojisi adlı bu çalışma iki cilt olarak hazırlanmış olup, birinci ciltte 1860-1920 yılları arası Türk şiirinin gelişmesi ele alınmış, bu döneme ait antoloji de ilave olarak verilmiştir. İkinci ciltte ise 1920-1940 yılları arasındaki Türk şiiri değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Tanzimat sonrası şiirde, Aydınlık Dönemi Fransası'ndan gelen yeni kavramlar, İslâmî lügat ve dini hayata ait çeşitli olayları çağrıştıran söyleyiş tarzı ve hayallerle ifade edilmekte; tabiat tasvirleri şaire ilahi gücün kuvvetini düşündürmekte; kısacası doğu ile batı, eski ile yeni kıvamını bulamamış, gerçek anlamda edebi esere has bir terkibe ulaşılamamış bir metinde vezin ve kafiyenin imkânlarıyla yan yana durmaktadır.
Sözü edilen hususlar, Tanzimat sonrası şiirimizin, gerçek şiire has imaj dünyasını besleyecek ciddi anlamda kültür birikiminden ziyade eklektik bir kültürün sesi durumunda olduğunu; böyle bir kültürle beslenen insanın teklif ve niyetlerini aksettirdiğini düşündürmektedir.
Türk şiir zevkinin gelişmesinde bir devamlılığın varlığı inkâr edilemez. Dönemler arasındaki farklılık zaman içinde zenginleşip gelişmenin, yeni renk ve sesler kazanmanın ifadesi olarak düşünülmelidir. Ancak, Edebiyat tarihi çalışmalarından kaynaklanan Türk şiirini dönemlere ayırma gayreti, bir tasnif ihtiyacına cevap vermektedir. Her tasnifin de beraberinde bazı kusurları getiridiği de bilinmektedir. Bunlar, başlangıcından günümüze Türk şiirinin bir bütün olduğunu, geçmiş yıllarda kaleme alınmış bir şiirin, daha sonrakilere zemin hazırladığını ifade ihtiyacıyla yazılmaktadır.
Yenileşme Dönemi Türk Şiiri ve Antolojisi adlı bu çalışma iki cilt olarak hazırlanmış olup, birinci ciltte 1860-1920 yılları arası Türk şiirinin gelişmesi ele alınmış, bu döneme ait antoloji de ilave olarak verilmiştir. İkinci ciltte ise 1920-1940 yılları arasındaki Türk şiiri değerlendirilmeye çalışılmıştır.