#smrgKİTABEVİ Yitik Şehir : Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir Kitabına Bir Kritik - 2022
İslâm şehrinin canlı organizma olduğu fikrinden hareket eden Yitik Şehir, Heidegger'in “Kulübe” merkezli 50 yıllık hayatını teori ve pratikte barındırdığı güçlü modernlik eleştirisine rağmen “münzevilik” olarak değerlendirmektedir. Kulübe, Fârâbî'nin eksik toplum-kâmil toplum kategorisinde “aile evi” inşa edemediğinden şehir teorisinde kategori dışı kalmaktadır.
Son dönemde mimar yazarlar tarafından “İki katlı ev, Türk evidir” söylemiyle gündeme getirilen ev ise community (topluluk) ve hayvanlı iktisadî hayatı kuramadığı ölçüde, “emekli evi” veya “sayfiye evi” olmaktan öteye geçemeyeceği düşüncesiyle eleştirilmiştir.
Yitik Şehir, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir kitabını ise çok katmanlı okumaya tabi tutmaktadır.
Birinci okuma bakımından Beş Şehir, son bin yıllık süreçte merkezî rol oynamış Türk şehirlerine nazar ederek tarihsel sürekliliği ortaya koyması nedeniyle önemlidir. Tanpınar, “İslâm şehri” paradigmasını, ele aldığı şehirlere yüklediği vasıflarla ortaya koymaktadır. Tanpınar, İstanbul'a, küresel ticaret merkezi ve hükümdarlık şehri, Bursa'ya evliya-gazi şehri, Konya'ya ahî-gazi şehri, Erzurum'a serhat ve gümrük şehri, Ankara'ya fütüvvet şehri olarak nazar etmiştir. Bu şehirler (Fârâbîci bir perspektifle) fazıl toplum, dinî inanç ve “helal geçim-adil bölüşüm” davalarını esas alan iktisadî yapılanmayla kurulmuştur.
İkinci okuma bakımından Beş Şehir, şehri peyzaj, mimarî, seyir mahalleri olarak ele alması nedeniyle Fârâbî'den kopmakta, onu tüketim toplumunun merkezleri ve uygarlığın debdebe mekânları olarak kavramaktadır. Yitik Şehir, Tanpınar'ın bu ikinci bakışını eleştirmektedir.
Öte yandan Tanpınar, Beş Şehir'e yüklediği çift anlamlılığı “süreklilik içinde değişim” ile açıklamakla da çelişkiye düşmektedir. Modernleşme, şehir kurmamızı mümkün kılmadığı gibi mevcut toplumsallığı bozmuş, tevarüs ettiğimiz şehirleri de -dünya ölçeğinde iktisadî hayatı belirleyici kılamadığından- mağlup ve mukallit kentler haline getirmiştir. Şehir yitirilmiştir.
İslâm şehrinin canlı organizma olduğu fikrinden hareket eden Yitik Şehir, Heidegger'in “Kulübe” merkezli 50 yıllık hayatını teori ve pratikte barındırdığı güçlü modernlik eleştirisine rağmen “münzevilik” olarak değerlendirmektedir. Kulübe, Fârâbî'nin eksik toplum-kâmil toplum kategorisinde “aile evi” inşa edemediğinden şehir teorisinde kategori dışı kalmaktadır.
Son dönemde mimar yazarlar tarafından “İki katlı ev, Türk evidir” söylemiyle gündeme getirilen ev ise community (topluluk) ve hayvanlı iktisadî hayatı kuramadığı ölçüde, “emekli evi” veya “sayfiye evi” olmaktan öteye geçemeyeceği düşüncesiyle eleştirilmiştir.
Yitik Şehir, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir kitabını ise çok katmanlı okumaya tabi tutmaktadır.
Birinci okuma bakımından Beş Şehir, son bin yıllık süreçte merkezî rol oynamış Türk şehirlerine nazar ederek tarihsel sürekliliği ortaya koyması nedeniyle önemlidir. Tanpınar, “İslâm şehri” paradigmasını, ele aldığı şehirlere yüklediği vasıflarla ortaya koymaktadır. Tanpınar, İstanbul'a, küresel ticaret merkezi ve hükümdarlık şehri, Bursa'ya evliya-gazi şehri, Konya'ya ahî-gazi şehri, Erzurum'a serhat ve gümrük şehri, Ankara'ya fütüvvet şehri olarak nazar etmiştir. Bu şehirler (Fârâbîci bir perspektifle) fazıl toplum, dinî inanç ve “helal geçim-adil bölüşüm” davalarını esas alan iktisadî yapılanmayla kurulmuştur.
İkinci okuma bakımından Beş Şehir, şehri peyzaj, mimarî, seyir mahalleri olarak ele alması nedeniyle Fârâbî'den kopmakta, onu tüketim toplumunun merkezleri ve uygarlığın debdebe mekânları olarak kavramaktadır. Yitik Şehir, Tanpınar'ın bu ikinci bakışını eleştirmektedir.
Öte yandan Tanpınar, Beş Şehir'e yüklediği çift anlamlılığı “süreklilik içinde değişim” ile açıklamakla da çelişkiye düşmektedir. Modernleşme, şehir kurmamızı mümkün kılmadığı gibi mevcut toplumsallığı bozmuş, tevarüs ettiğimiz şehirleri de -dünya ölçeğinde iktisadî hayatı belirleyici kılamadığından- mağlup ve mukallit kentler haline getirmiştir. Şehir yitirilmiştir.