***
Pelin Aslan Ayar, Füruzan'ın öykülerinde yoksulluk ve yoksunluk ekseninde sınıflı toplum yapısından, kadınlığa, erkekliğe, çocukluğa kısacası insanlık durumuna yakından bakıyor. Yoksulluğu öykü kişilerinin bireysel ve toplumsal formasyonunu belirleyen, çeşitli şekillerde tezahür eden haller olarak el alıyor. Öykülerde yoksulluğun bireylerin öznelliğini nasıl şekillendirdiğinin, sistem dışına itilen, sessizleştirilen, bakılmaya değer bulunmayan yoksullar için özne olabilmenin mümkün olup olmadığının izini sürüyor. Yoksulluğun mekânla, bedenle, toplumsal cinsiyetle, eşyayla ilişkisi, yoksulun zengin tahayyülü, zenginin yoksula bakışı ve tüm bunların ne anlama geldiğinin anlaşılmaya çalışıldığı bu kitapta Füruzan'ın her öyküsünün odağında ısrarla sınıfsal hiyerarşileri, mesafeleri ve sınıfsal farkların açtığı yaraları anlatmasının amacı ve anlamı sorgulanıyor.
Merhamet duygusuyla yazan ve kalemin sorumluluğuna inanmış bir yazar olarak Füruzan, yalnız bırakılmış ve sessiz bir yığın haline getirilmiş yoksulların hikâyelerini yazarken yoksulları acılar içinde soyut romantik bir kategori olarak ele almaz. Yoksulluğu yaratan somut koşulları da gözler önüne serer. Böylelikle Füruzan'ın öyküleri tahakküm ilişkilerini ve eşitsiz toplumun neden olduğu durumları; duygusal, fiziksel ve sembolik şiddet yaratan toplumsal bir afet olarak yoksulluğu tartışma imkânı sunar.
***
Pelin Aslan Ayar, Füruzan'ın öykülerinde yoksulluk ve yoksunluk ekseninde sınıflı toplum yapısından, kadınlığa, erkekliğe, çocukluğa kısacası insanlık durumuna yakından bakıyor. Yoksulluğu öykü kişilerinin bireysel ve toplumsal formasyonunu belirleyen, çeşitli şekillerde tezahür eden haller olarak el alıyor. Öykülerde yoksulluğun bireylerin öznelliğini nasıl şekillendirdiğinin, sistem dışına itilen, sessizleştirilen, bakılmaya değer bulunmayan yoksullar için özne olabilmenin mümkün olup olmadığının izini sürüyor. Yoksulluğun mekânla, bedenle, toplumsal cinsiyetle, eşyayla ilişkisi, yoksulun zengin tahayyülü, zenginin yoksula bakışı ve tüm bunların ne anlama geldiğinin anlaşılmaya çalışıldığı bu kitapta Füruzan'ın her öyküsünün odağında ısrarla sınıfsal hiyerarşileri, mesafeleri ve sınıfsal farkların açtığı yaraları anlatmasının amacı ve anlamı sorgulanıyor.
Merhamet duygusuyla yazan ve kalemin sorumluluğuna inanmış bir yazar olarak Füruzan, yalnız bırakılmış ve sessiz bir yığın haline getirilmiş yoksulların hikâyelerini yazarken yoksulları acılar içinde soyut romantik bir kategori olarak ele almaz. Yoksulluğu yaratan somut koşulları da gözler önüne serer. Böylelikle Füruzan'ın öyküleri tahakküm ilişkilerini ve eşitsiz toplumun neden olduğu durumları; duygusal, fiziksel ve sembolik şiddet yaratan toplumsal bir afet olarak yoksulluğu tartışma imkânı sunar.