#smrgKİTABEVİ Yüzyılın Ekonomisi - 2024
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
İktisat Dizisi
ISBN-10:
6259894102
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
20x27
Sayfa Sayısı:
2106
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199220788
607432
https://www.simurgkitabevi.com/yuzyilin-ekonomisi-2024
Yüzyılın Ekonomisi - 2024 #smrgKİTABEVİ
0.00
Yüzyılın Ekonomisi, Cumhuriyet'in 100. yılını kutlamak amacıyla hazırlanmış; Cumhuriyet'in Kurucu Önderi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına adanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti, yıkılmış olan Osmanlı Devleti'nin üzerine kuruldu. Cumhuriyet'in kurucu kadroları, Osmanlı Devleti'nin çöküşüne, bilfiil savaş meydanlarında tanık oldu. Bundan dolayı, kurtuluşun yolunun tam bağımsızlıktan geçtiğinin farkındaydılar. Cumhuriyeti kurarken de Osmanlı Devleti'nin çok kimlikli yapısına karşı, ulus devlet kimliğini öne çıkarttılar. Osmanlı Hanedanı ise tahtını korumak için önce Osmanlılık kimliğini, sonra Müslüman kimliğini öne çıkartmaya çalışmış; ancak bu tercihlerin hiçbiri kabul görmemiştir. Osmanlı Devleti, çöküş sürecinde Balkan ülkeleri kadar Arap coğrafyasından da darbe üstüne darbe yemiştir.
Osmanlı Devleti'nin çöküşü elbette sadece siyasal gerekçelere bağlanamaz. Bundan da öte, ekonominin çökmüş olması da devletin yıkımında büyük rol oynamıştır. 1838 Ticaret Antlaşması sonrasında içine düşülen borç krizi Padişah'ın ve Hükümeti'nin Galata bankerlerine muhtaç olmasına neden olmuş; ülke, sonunda 1881'de iflas etmiş ve Düyun-u Umumiye'nin kurulmasıyla Osmanlı Devleti mali açıdan tutsak haline gelmiştir. Cumhuriyet'in kurulması sonrasında kabul edilen 1924 Anayasası, Lozan Antlaşması'yla ülkenin siyasal ve iktisadi bağımsızlığını garanti altına almıştır. Cumhuriyet'in kuruluşunun hemen ardından dünya ekonomisinin 1929 Bunalımı'na girmesi, Türkiye'yi hazırlıksız yakalamış; Türkiye, zorunlu nedenlerden dolayı korumacı önlemlere sarılmıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında ülke, üretime ve ulaştırmaya yapılan yatırımların neticesini almış; ancak bu, İkinci Dünya Savaşı'nda ülkenin karşı karşıya kalacağı sorunları önleyememiştir. Savaş sonrası yaşanan ekonomik sıkıntılar ve uluslararası gelişmelerin de etkisiyle, Türkiye, hızla çok partili seçime geçmiştir. Çok partili ilk seçim 1946 yılında gerçekleşmiştir. 1950 seçimleriyle de CHP, hükümet koltuğunu DP iktidarına bırakmıştır.
1960 darbesiyle sistem teklese de 1961 Anayasası'nın sağladığı özgürlükçü ortam sonrasında çok sayıda parti TBMM'de sandalye elde etmiştir. 1963'ten itibaren Türkiye planlı kalkınma modeline geçmiştir. Bu model, 1980 askeri darbesine kadar eksikleriyle, gedikleriyle uygulanmıştır. Ancak bu tarihten sonra hazırlanan her plan, daha fazla sulandırılmıştır. Türkiye ekonomisi, geçen yüzyıl boyunca, diğer ülkelerde olduğu gibi iktisadi alanda inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Bu kitapta yer alan 61 bölümde, 77 akademisyen ve araştırmacı tarafından “yüzyılın iktisat tarihinden makroekonomik politikalarına, ayrıntılı sektör analizlerinden kurumsal altyapıya ve sosyal gelişmelere kadar Türkiye ekonomisinin her köşesi, dünü ve bugünüyle, kılı kırka yaran bir titizlikle farklı perspektiflerden pertavsız altına alınıyor.”
Türkiye Cumhuriyeti, yıkılmış olan Osmanlı Devleti'nin üzerine kuruldu. Cumhuriyet'in kurucu kadroları, Osmanlı Devleti'nin çöküşüne, bilfiil savaş meydanlarında tanık oldu. Bundan dolayı, kurtuluşun yolunun tam bağımsızlıktan geçtiğinin farkındaydılar. Cumhuriyeti kurarken de Osmanlı Devleti'nin çok kimlikli yapısına karşı, ulus devlet kimliğini öne çıkarttılar. Osmanlı Hanedanı ise tahtını korumak için önce Osmanlılık kimliğini, sonra Müslüman kimliğini öne çıkartmaya çalışmış; ancak bu tercihlerin hiçbiri kabul görmemiştir. Osmanlı Devleti, çöküş sürecinde Balkan ülkeleri kadar Arap coğrafyasından da darbe üstüne darbe yemiştir.
Osmanlı Devleti'nin çöküşü elbette sadece siyasal gerekçelere bağlanamaz. Bundan da öte, ekonominin çökmüş olması da devletin yıkımında büyük rol oynamıştır. 1838 Ticaret Antlaşması sonrasında içine düşülen borç krizi Padişah'ın ve Hükümeti'nin Galata bankerlerine muhtaç olmasına neden olmuş; ülke, sonunda 1881'de iflas etmiş ve Düyun-u Umumiye'nin kurulmasıyla Osmanlı Devleti mali açıdan tutsak haline gelmiştir. Cumhuriyet'in kurulması sonrasında kabul edilen 1924 Anayasası, Lozan Antlaşması'yla ülkenin siyasal ve iktisadi bağımsızlığını garanti altına almıştır. Cumhuriyet'in kuruluşunun hemen ardından dünya ekonomisinin 1929 Bunalımı'na girmesi, Türkiye'yi hazırlıksız yakalamış; Türkiye, zorunlu nedenlerden dolayı korumacı önlemlere sarılmıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında ülke, üretime ve ulaştırmaya yapılan yatırımların neticesini almış; ancak bu, İkinci Dünya Savaşı'nda ülkenin karşı karşıya kalacağı sorunları önleyememiştir. Savaş sonrası yaşanan ekonomik sıkıntılar ve uluslararası gelişmelerin de etkisiyle, Türkiye, hızla çok partili seçime geçmiştir. Çok partili ilk seçim 1946 yılında gerçekleşmiştir. 1950 seçimleriyle de CHP, hükümet koltuğunu DP iktidarına bırakmıştır.
1960 darbesiyle sistem teklese de 1961 Anayasası'nın sağladığı özgürlükçü ortam sonrasında çok sayıda parti TBMM'de sandalye elde etmiştir. 1963'ten itibaren Türkiye planlı kalkınma modeline geçmiştir. Bu model, 1980 askeri darbesine kadar eksikleriyle, gedikleriyle uygulanmıştır. Ancak bu tarihten sonra hazırlanan her plan, daha fazla sulandırılmıştır. Türkiye ekonomisi, geçen yüzyıl boyunca, diğer ülkelerde olduğu gibi iktisadi alanda inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Bu kitapta yer alan 61 bölümde, 77 akademisyen ve araştırmacı tarafından “yüzyılın iktisat tarihinden makroekonomik politikalarına, ayrıntılı sektör analizlerinden kurumsal altyapıya ve sosyal gelişmelere kadar Türkiye ekonomisinin her köşesi, dünü ve bugünüyle, kılı kırka yaran bir titizlikle farklı perspektiflerden pertavsız altına alınıyor.”
Yüzyılın Ekonomisi, Cumhuriyet'in 100. yılını kutlamak amacıyla hazırlanmış; Cumhuriyet'in Kurucu Önderi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına adanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti, yıkılmış olan Osmanlı Devleti'nin üzerine kuruldu. Cumhuriyet'in kurucu kadroları, Osmanlı Devleti'nin çöküşüne, bilfiil savaş meydanlarında tanık oldu. Bundan dolayı, kurtuluşun yolunun tam bağımsızlıktan geçtiğinin farkındaydılar. Cumhuriyeti kurarken de Osmanlı Devleti'nin çok kimlikli yapısına karşı, ulus devlet kimliğini öne çıkarttılar. Osmanlı Hanedanı ise tahtını korumak için önce Osmanlılık kimliğini, sonra Müslüman kimliğini öne çıkartmaya çalışmış; ancak bu tercihlerin hiçbiri kabul görmemiştir. Osmanlı Devleti, çöküş sürecinde Balkan ülkeleri kadar Arap coğrafyasından da darbe üstüne darbe yemiştir.
Osmanlı Devleti'nin çöküşü elbette sadece siyasal gerekçelere bağlanamaz. Bundan da öte, ekonominin çökmüş olması da devletin yıkımında büyük rol oynamıştır. 1838 Ticaret Antlaşması sonrasında içine düşülen borç krizi Padişah'ın ve Hükümeti'nin Galata bankerlerine muhtaç olmasına neden olmuş; ülke, sonunda 1881'de iflas etmiş ve Düyun-u Umumiye'nin kurulmasıyla Osmanlı Devleti mali açıdan tutsak haline gelmiştir. Cumhuriyet'in kurulması sonrasında kabul edilen 1924 Anayasası, Lozan Antlaşması'yla ülkenin siyasal ve iktisadi bağımsızlığını garanti altına almıştır. Cumhuriyet'in kuruluşunun hemen ardından dünya ekonomisinin 1929 Bunalımı'na girmesi, Türkiye'yi hazırlıksız yakalamış; Türkiye, zorunlu nedenlerden dolayı korumacı önlemlere sarılmıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında ülke, üretime ve ulaştırmaya yapılan yatırımların neticesini almış; ancak bu, İkinci Dünya Savaşı'nda ülkenin karşı karşıya kalacağı sorunları önleyememiştir. Savaş sonrası yaşanan ekonomik sıkıntılar ve uluslararası gelişmelerin de etkisiyle, Türkiye, hızla çok partili seçime geçmiştir. Çok partili ilk seçim 1946 yılında gerçekleşmiştir. 1950 seçimleriyle de CHP, hükümet koltuğunu DP iktidarına bırakmıştır.
1960 darbesiyle sistem teklese de 1961 Anayasası'nın sağladığı özgürlükçü ortam sonrasında çok sayıda parti TBMM'de sandalye elde etmiştir. 1963'ten itibaren Türkiye planlı kalkınma modeline geçmiştir. Bu model, 1980 askeri darbesine kadar eksikleriyle, gedikleriyle uygulanmıştır. Ancak bu tarihten sonra hazırlanan her plan, daha fazla sulandırılmıştır. Türkiye ekonomisi, geçen yüzyıl boyunca, diğer ülkelerde olduğu gibi iktisadi alanda inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Bu kitapta yer alan 61 bölümde, 77 akademisyen ve araştırmacı tarafından “yüzyılın iktisat tarihinden makroekonomik politikalarına, ayrıntılı sektör analizlerinden kurumsal altyapıya ve sosyal gelişmelere kadar Türkiye ekonomisinin her köşesi, dünü ve bugünüyle, kılı kırka yaran bir titizlikle farklı perspektiflerden pertavsız altına alınıyor.”
Türkiye Cumhuriyeti, yıkılmış olan Osmanlı Devleti'nin üzerine kuruldu. Cumhuriyet'in kurucu kadroları, Osmanlı Devleti'nin çöküşüne, bilfiil savaş meydanlarında tanık oldu. Bundan dolayı, kurtuluşun yolunun tam bağımsızlıktan geçtiğinin farkındaydılar. Cumhuriyeti kurarken de Osmanlı Devleti'nin çok kimlikli yapısına karşı, ulus devlet kimliğini öne çıkarttılar. Osmanlı Hanedanı ise tahtını korumak için önce Osmanlılık kimliğini, sonra Müslüman kimliğini öne çıkartmaya çalışmış; ancak bu tercihlerin hiçbiri kabul görmemiştir. Osmanlı Devleti, çöküş sürecinde Balkan ülkeleri kadar Arap coğrafyasından da darbe üstüne darbe yemiştir.
Osmanlı Devleti'nin çöküşü elbette sadece siyasal gerekçelere bağlanamaz. Bundan da öte, ekonominin çökmüş olması da devletin yıkımında büyük rol oynamıştır. 1838 Ticaret Antlaşması sonrasında içine düşülen borç krizi Padişah'ın ve Hükümeti'nin Galata bankerlerine muhtaç olmasına neden olmuş; ülke, sonunda 1881'de iflas etmiş ve Düyun-u Umumiye'nin kurulmasıyla Osmanlı Devleti mali açıdan tutsak haline gelmiştir. Cumhuriyet'in kurulması sonrasında kabul edilen 1924 Anayasası, Lozan Antlaşması'yla ülkenin siyasal ve iktisadi bağımsızlığını garanti altına almıştır. Cumhuriyet'in kuruluşunun hemen ardından dünya ekonomisinin 1929 Bunalımı'na girmesi, Türkiye'yi hazırlıksız yakalamış; Türkiye, zorunlu nedenlerden dolayı korumacı önlemlere sarılmıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında ülke, üretime ve ulaştırmaya yapılan yatırımların neticesini almış; ancak bu, İkinci Dünya Savaşı'nda ülkenin karşı karşıya kalacağı sorunları önleyememiştir. Savaş sonrası yaşanan ekonomik sıkıntılar ve uluslararası gelişmelerin de etkisiyle, Türkiye, hızla çok partili seçime geçmiştir. Çok partili ilk seçim 1946 yılında gerçekleşmiştir. 1950 seçimleriyle de CHP, hükümet koltuğunu DP iktidarına bırakmıştır.
1960 darbesiyle sistem teklese de 1961 Anayasası'nın sağladığı özgürlükçü ortam sonrasında çok sayıda parti TBMM'de sandalye elde etmiştir. 1963'ten itibaren Türkiye planlı kalkınma modeline geçmiştir. Bu model, 1980 askeri darbesine kadar eksikleriyle, gedikleriyle uygulanmıştır. Ancak bu tarihten sonra hazırlanan her plan, daha fazla sulandırılmıştır. Türkiye ekonomisi, geçen yüzyıl boyunca, diğer ülkelerde olduğu gibi iktisadi alanda inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Bu kitapta yer alan 61 bölümde, 77 akademisyen ve araştırmacı tarafından “yüzyılın iktisat tarihinden makroekonomik politikalarına, ayrıntılı sektör analizlerinden kurumsal altyapıya ve sosyal gelişmelere kadar Türkiye ekonomisinin her köşesi, dünü ve bugünüyle, kılı kırka yaran bir titizlikle farklı perspektiflerden pertavsız altına alınıyor.”
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.