
Evlenmelerinden çok kısa bir zaman sonra anlamını kaybeden bu beraberlik, sabrın ve tahammülün tükendiği bir günde, 22 Temmuz 1925'te resmen noktalanıyordu. Bu zaman içinde yaşanan üzücü, kırıcı ve tamiri mümkün olmayan olaylar her iki tarafı da uzun yıllar etkisi altına almıştır. Neticede anne Zübeyde Hanım'ın, annelik içgüdüsüyle hissedip, görüp, kelimeleştirdiği ve "Bu kız, benim paşa oğluma uygun değildir." cümlesi, Salih (Bozok) Bey tarafından gerçeği yansıtmayan bir şekilde değiştirilip de "Bu kız benim paşa oğluma uygundur." şeklinde oğul Mustafa Kemâl Paşa'ya aktarılmasaydı, zaten bu evlilik gerçekleşmeyecek, bunca üzücü olayın hiçbirisi yaşanmayacaktı. Gazi'nin alışkanlıklarından ödün vermemiş olması, Lâtife Hanım'ın ise beklentilerinin ve bitmek bilmeyen isteklerinin yanı sıra hırçın ve kırıcı yapısı, bu evliliğin beraberliğe dönüşmesine, sabrın bittiği yerde de noktalanmasına neden olmuştur.
Evlenmelerinden çok kısa bir zaman sonra anlamını kaybeden bu beraberlik, sabrın ve tahammülün tükendiği bir günde, 22 Temmuz 1925'te resmen noktalanıyordu. Bu zaman içinde yaşanan üzücü, kırıcı ve tamiri mümkün olmayan olaylar her iki tarafı da uzun yıllar etkisi altına almıştır. Neticede anne Zübeyde Hanım'ın, annelik içgüdüsüyle hissedip, görüp, kelimeleştirdiği ve "Bu kız, benim paşa oğluma uygun değildir." cümlesi, Salih (Bozok) Bey tarafından gerçeği yansıtmayan bir şekilde değiştirilip de "Bu kız benim paşa oğluma uygundur." şeklinde oğul Mustafa Kemâl Paşa'ya aktarılmasaydı, zaten bu evlilik gerçekleşmeyecek, bunca üzücü olayın hiçbirisi yaşanmayacaktı. Gazi'nin alışkanlıklarından ödün vermemiş olması, Lâtife Hanım'ın ise beklentilerinin ve bitmek bilmeyen isteklerinin yanı sıra hırçın ve kırıcı yapısı, bu evliliğin beraberliğe dönüşmesine, sabrın bittiği yerde de noktalanmasına neden olmuştur.