Yeni bir binyılın başlangıcında olduğumuz bugünlerde yaşadığımız gelişmeler nasıl tanımlanabilir? Önceki binyılla kıyaslandığında aslında değişen bir şey yok mu? bu anlamda Küreselleşme, 'emperyalizmin yeni bir versiyonu' mudur yoksa içerisinde insanlığın ortak birikimlerini barındıran kendiliğinden bir süreç midir? Sadece 'zor'a mı dayanmaktadır yoksa yaşayanların 'rıza'sını da içermekte midir? Yaşanmakta olan değişimler/dönüşümler tek boyutlu bir küreselleşme ile açıklanabilir mi? Değilse, birbirleri ile çelişen, örtüşen, çatışan süreçlerin aynı anda işlediği çok boyutlu "küreselleşmeler"den mi bahsetmek gerekir? Ve dahası, Türkiye bu süreçlerden nasıl etkilenmektedir?
20. yüzyılın son çeyreğinde varlığı ya da yokluğu tartışılan küreselleşme süreçlerinde bugün oldukça mesafe kat edilmiş durumda. Kudret Bülbül, elinizdeki çalışmasıyla, yukarıdaki sorulara cevaplar arıyor. Zor ve Rıza, küreselleşme süreçlerine ilişkin kuramsal değerlendirmelerden, TBMM üyeleri ile yapılan renkli mülakatlardan ve Türkiyeli düşünürlerin küreselleşmeye ilişkin yaklaşımlarından hareketle küreselleşmeler arasındaki Türkiye'yi tartışıyor. (Arka Kapaktan)